Başta gümüş olmak üzere zengin madenlere sahip dağlık Tiroller, Tirol Kontluğu adıyla 15. yüzyıla kadar bağımsızlıklarını korur. Aşağı bölgelerde de İnn Nehri üzerinden tuz ticaretini yönetir. 15.yüzyılda Habsburg egemenliğine girdikten sonra birkaç kez Bavyera Krallığı ve Avusturya İmparatorluğu arasında kez el değiştirir. Tirollüler, farklı yönetimlerin egemenliğinde olmayı kabullenemeyip zaman zaman bağımsızlık savaşı vermişlerdir. Ancak onlar için en büyük yara, 1.Dünya Savaşı sonrasında bölünmek olur.
1. Dünya Savaşı ve Tiroller Bölünüyor:
1.Dünya Savaşı başladığında, Avusturya-Macaristan İmparatorluğu altında tek eyalet olan Tiroller’in kaderi bu savaşta değişecekti. İttifak Güçleri, İtalya Krallığı’nı savaşta kendi tarafına geçirmek istemekteydi. İtalya Kralı’nı ikna etmek için çok iyi bir koz düşünmeleri gerekliydi. Ve bu kozu buldular. İtalya İttifak Güçleri’nin tarafına geçerse, savaş sonrası ona zengin Tiroller’in güneyini sunacaklardı. Elbette savaşta kazanan taraf olmak koşuluyla. İtalya bu kumarı oynadı, 1915’te Londra Antlaşması’nı imzaladı. Böylece savaş sonrası Tiroller dörde bölündü, Kuzey bölgeleri (Nord-Tirol ve Ost-Tirol) Avusturya’da kaldı ancak Güney bölgeleri (Süd-Tirol ve Trentino) savaş ganimeti olarak İtalya’ya verildi. Ancak Londra Antlaşması’nın bir şartı vardı: İtalya Krallığı’na bağlanacak olan bölgeye otonomi verilecekti. Oysa Mussolini, bu otonomiyi tanımadı.
İki savaş arası yıllarda Mussolini Güney-Tirol’ü ‘İtalyanlaştırma’ya çalıştı. İtalya’nın fakir bölgelerinden göçleri özendirdi. Sokak isimleri değişti. Okullarda İtalyanca eğitim yapıldı. Yine de Tirollüler etnik kimliklerinden hiçbir zaman vazgeçmedi.
Hitler ile Mussolini, 1939’de ‘Güney-Tirol Tercihi Antlaşması’ imzalar. Hitler, Güney-Tirol’de İtalya egemenliğini kabul ederken Avusturya’daki Tirol bölgelerini ilhak eder. Ancak, Güney-Tirollüler tercihe zorlanır. İtalyanlar arasında asimile olacak ya da Alman kimliğine sahip çıkmak isteyenler Nazi egemenliğindeki Avusturya Tirolleri’ne göç edecektir. Yani Tiroller iki faşist diktatör arasında bölüşülmüştür ve Güney-Tirollüler Hitler ya da Mussolini arasında seçim yapmak zorundadırlar. (Hitler 1943’te anlaşma koşullarına uymayıp Güney Tirol’ü de işgal eder ya o da ayrı mesele).
Savaş bitiminde İttifak Güçleri yine Güney Tirol’ü İtalya’ya bırakır. Almanca konuşan halkın hakları düzeltilip güvence altına alınır (1946). İtalya’nın Trentino-Güney Tirol eyaletinde hem İtalyanca hem Almanca ana dil olarak kabul edilir ve almanca eğitime izin verilir.
Heimat und Befreiung: Ana Vatan ve Kurtuluş
Güney-Tirol’ün %75’i Tirol kökenli olan vatandaşları bu antlaşma koşulları tatmin etmez. Onların gönlünde hala Avusturya ve İtalya Tirolleri’ni ‘Tek Tirol’ olarak birleştirip, vatan kurma ideali vardır. 1960-1970 arası ‘Ana Vatan ve Kurtuluş’ ütopyası altında aktivist örgütler kurulur. Tirollüler’in ‘özgürlük mücadelecisi ve kahraman’ olarak tanımladıkları kişileri, İtalyan devleti ‘terörist’ ilan eder. Bu aktivist örgütler arasında BAS (Süd-Tirol Kurtuluş Komitesi) militanlaşır. 12 Haziran 1961 gecesi gecesi 37 elektriğini havaya uçurur ve dağa çıkıp vadinin her yerinde görülecek şekilde meşalelerle ‘Tek Tirol’ yazar, Tirol Kontluğu’nun simgesi olan kartal silüeti oluşturur.
Süd-Tirol Frage: Güney-Tirol Sorunu
Güney-Tirol, yeniden uluslararası bir soruna dönüşür. Birleşmiş Milletler girişimiyle imzalanan antlaşma sonucu, 1973’ten itibaren Güney-Tirol ve Trentino bölgeleri otonomiye sonunda kavuşur. Bölge özerk yetkilere (kendi yaşama, yürütme ve mali hukukuna) sahip olur. İtalya’ya ödenen vergilerden %90 muaf tutulur. Zaten zengin olan bölge son 50 yılda daha da varsıllaşır. Avrupa Birliği içinde ayrı ofisi bulunur ve 2011’den itibaren hem İtalya’nın hem de Avrupa Birliği’nin en zengin bölgeleri arasında yer almaktadır.