Vlaherna Meryem Ana Kilisesi: Ayvansaray, Haliç

Bizans Sarayı deyince akla Büyük Saray gelir. Hippodrom’un batı kenarından başlayıp, Sultan Ahmet Camii’nden Marmara Denizi’ne inen tüm yamacı kaplayan bir ‘saraylar kompleksi’dir Büyük Saray. IV. yüzyılda bir de kır sarayı yaptırılmıştır Haliç kıyısına. Balat’tan Ayvansaray’a uzanan, II.Theodosios Surları’na kadar çok geniş bir alan kaplayan bu kır sarayının adı Vlaherna’dır. Sarayın bahçesinde suları şifalı Ayazma’nın üstüne bir kilise inşa edildi. Kilisenin bir yanına, kutsal emanetlere ev sahipliği yapan bir şapel, diğer yanına Ayazma sularının beslediği imparatorluk hamamı yapıldı. Burası kısa sürede Bizans İmparatorluğu’unun dini merkezi haline geldi. 

V.yüzyılda yazılan Notitia Urbis Constantinopolitae’ye göre kentin 14. bölgesinde yer alan Vlaherna’nın etrafı bir duvarla çevrili olup, içinde bir saray, bir nimfeum (havuzlu anıtsal çeşme), bir tiyatro, bir kilise, on bir vici (sokak), revaklı iki büyük cadde, 167 ev, altı hamam ve iki fırın barındırmaktaydı.

XI.yüzyılda Komninos Hanedanlığı döneminde Vlaherna Sarayı’na yeni yapılar eklendi ve İmparatorluk’un idari merkezi de buraya taşındı. Pek çok yangın geçirdi ve yeniden inşa edildi. Ancak 1434’deki büyük yangından sonra tamir edilmedi burası. 1545’te İstanbul’a gelen doğa tarihçisi ve topoğraf Pierre Gilles, kilisenin arsası üzerinde çingenelerin yaşadığını yazmaktadır. 

Balat semtinin adı Palation’dan gelir. Palation, saray demektir. Ayvansaray semtinin adı da yine ‘saray’ ile biter. Bu semtler, Vlaherna saray kalıntıları üstüne inşa edilmiştir. Sarayın kuşatan sur duvarları vardır. Bir iç kalesi, hasarı vardır. Küçükmustafapaşa semtinde bu iç kalenin kalıntıları Haraçcı Bostanı Sokak üzerinde görülebilir. Edirne Kapı yönüne giderseniz de, Osmanlı döneminde Tekfur Sarayı olarak adlandırılan bir bölüm hala ayakta kalmıştır ve bugün çini müzesine dönüşmüştür.

Ayvansaray semtinin adı tam ne anlatır bilemeyiz. Kimi, ‘eyvanlı saray’ anlamı taşıdığını söyler. Kimine göre de, bu sarayın bir bölümü Osmanlı tarafından fil evi olarak kullanıldığı için buraya ‘hayvan sarayı’ dendiğini, buraya yerleşen çingenelerin dilinde zamanla ‘ayvansaray’a dönüştüğünü söyler. Bu söylenceye uzun zaman güldüm ancak kaynakları araştırınca, gerçek olabileceğine de karar verdim. Bugün de nüfusunun çoğunluğu çingene olan semtte çingenelerin 500 yıldan beri varlığı biliniyor.

Ayvansaray semtinin adı tam ne anlatır bilemeyiz. Kimi, ‘eyvanlı saray’ anlamı taşıdığını söyler. Kimine göre de, bu sarayın bir bölümü Osmanlı tarafından fil evi olarak kullanıldığı için buraya ‘hayvan sarayı’ dendiğini, buraya yerleşen çingenelerin dilinde zamanla ‘ayvansaray’a dönüştüğünü söyler. Bu söylenceye uzun zaman güldüm ancak kaynakları araştırınca, gerçek olabileceğine de karar verdim. Bugün de nüfusunun çoğunluğu çingene olan semtte çingenelerin 500 yıldan beri varlığı biliniyor.

Haliç gezimizi yaparken, bir zamanların zengin Fener köşklerini, bohem hayattan izler, cafeler ve antikacılarla dolu Balat’ı görüp de Ayvansaray’a geldiğimizde birden bire canlı ve rengarenk bir çingene kenar mahallesi bizi kuşatır.

Hele semtin Çukur muhitine geldiğinizde, rengarenk boyanmış evler ve yoksul ama güleç yüzlü çocuklar etrafımızı sarıverir. Ev önlerine sandalye koymuş kahvelerinin tadını çıkaran kasketli erkekler, elinde örgüleriyle kapı önlerine çömelip sohbete dalmış kadınlar, her müzik sesine dansla eşlik etmeye meyilli gençler, pencereden karşı pencereye çekilen iplere asılmış çamaşırlar;

Ayvansaray gerçekten de komşu semtlerden farklı, kendine özgün bir havaya sahiptir.

‘Çukur’ dizisinin çekildiği sokağın sonuna geldiğimizde, üzerinde Meryem Ana Kilisesi yazılı kapı bizi karşılar. Kapıdan girdiğimizde kendinizi cennet bahçesinde buluruz. Dışarının renkli keşmekeşi birden sükun bulur. Bahçenin içindeki çardaklı yol sizi kiliseye ulaştırır.

XVI. yüzyılda Pierre Gilles’in ‘üzerinde çingeneler yaşıyor’ diye tanımladığı boş arazide, bugünkü kilise 1860 yılında yapılmıştır. IV. Yüzyıldan beri aynı yerde inşa edilmiş dördüncü kilisedir bu. Geçmişteki yangınlar hem önceki kiliseleri, hem de kilise etrafındaki yapıları ortadan kaldırmıştır. Bir zamanlar kilisenin yanında yeralan yuvarlak formdaki Hagia Soros şapelinde kutsal emanetler korunurmuş: Meryem Ana’nın Filistin’den getirilmiş bir elbisesi ve Hz İsa’nın kefen bezinden bir parça.  Bu kutsal emanetlerin hiçbiri bugün İstanbul’da değildir. Hz.İsa’nın kefeni Latin istilası (1204) sırasında Torino’ya götürüldü. Hz Meryem’in giysisi 1434 yangınında yandı. Yangından kurtulan Hz. Meryem’in kemeri ise, Fatih Sultan Mehmet’in annesi tarafından Aynaroz’daki Yohannes Manastırı’na (Yunanistan) hediye edildi.

Vlaherna Kilisesi ayrıca, İncil yazarlarından Luka’nın kendi el çizimleri ile Meryem Ana’yı ve bebek İsa’yı gösterdi ikonası ile meşhurdur. Şehrin ve kilisenin koruyucusu olan Meryem Ana, Luka’nın ikonasında tam boy olarak cepheden görünür. İki kolunu kaldırmış niyaz eder vaziyettedir. Göğsünde bir madalyon ve madalyonun içinde de çocuk İsa bulunmaktadır. Bu tarz Meryem Ana tasvirlerine ikonografide, bu kiliseye ithafen “Vlaherna Meryemi” denilmektedir. Bu İkonanın şehri pek çok felaketten koruduğuna inanılır. Avar, Arap, Slav ve Bulgar saldırıları, bu ikonanın gücü sayesinde bastırılmıştır. Her defasında Konstantinopolis tam teslim olacakken, gökyüzünde Meryem Ana görünmüş, sonrasında fırtına yağmur sel gibi çok ciddi tabiat olayları sonucunda kuşatma sona ermiş ve şehir işgalden kurtulmuştur. Bu ikona 1434 yangınında zarar görmüş, fetih sonrasında da yok olmuştur. 

Vlaherna Ayazması

Günümüze Vlaherna ayazması hariç bu kiliseden geriye bir şey ulaşmamıştır. Bir zamanlar ayazmanın suları, kutsal havuza akıtılırdı ve burada kurulu İmparatorluk Hamamı’nda her 15 Ağustos, yani Meryem Ana’nın göğe yükseliş günü, İmparator ve İmparatoriçe’nin beş kez havuza girip çıktığı tören yapılırdı. 

İstanbul’un en önemli 3 ayazmasından (Blaherna, Hodegetria, Balıklı) birisi olan Meryem Ana Ayazması’nın çeşmesinde şu yazı bulunuyor: Sadece yüzünü değil, günahlarını da yıka.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir