Balat’ın Çıfıt Çarşısı

Rumca’da saray anlamına gelen Palation sözcüğü, Osmanlı döneminde bozularak Balat olmuştur. Ayvansaray’dan buraya dek uzanan Vlaherna Bizans Sarayı’na denizden gelen imparator ve ailesi, Haliç’in bu noktasındaki iskelede iner ve Saray Kapısı anlamına gelen Palation Porta’dan geçermiş.

Osmanlı döneminde, İspanya ve daha sonra Portekiz’den gelen Sefaradlar Yahudileri’nin bir bölümü Balat bölgesine yerleştirildi. Ancak Balat’da daha fetih öncesinden gelip yerleşmiş yahudi cemaati mevcuttu. 1415’te Balkanlar’dan kovulan Eşkenazlar Yahudileri’ni Bizans İmparatoru bu bölgeye yerleştirmişti. Vlaherna Sarayı’nın bahçelerinin buraya dek uzandığını düşünürsek, bu cemaatin saray mahallesine yerleştirilmeleri dikkat çekicidir. 

Osmanlı’da getto yoktur, İstanbul’a farklı azınlıkları yerleştirmek, hem kenti kalabalıklaştırmak için önemli idi, hem de her gelen azınlık yeni zanaatlar, meslekler, bilgi ve beceriler getiriyordu ve Osmanlı bundan fayda sağlıyordu. Her azınlık yaşamak için kendilerine verilen bölgede bakkalıyla, lokantasıyla, esnafıyla, okuluyla ve ibadet mekanlarıyla kendi köyünü oluşturuyordu.

Balat’ta Yahudiler bir araya gelmiş, sinagoglarını, çarşılarını, hastanesini, koşer (hahamın kestiği helal et) kasaplarını kurmuşlardı. Cuma akşamı hahamlar mahalleyi dolaşır, her dükkanı Şabat’a hazır mı diye tetkik ederdi. Komşu komşuyu, evlenecek çiftler birbirini çocukluktan itibaren tanırdı. Bayramlar birlikte kutlanır, düğünlere mahallede herkes davet edilirdi.

Osmanlı döneminde Yahudiler’e ‘çıfıt’ denirdi. Çıfıt, karışık, dağınık, karman çorman, ıvır zıvır gibi anlamlar taşır. Ancak bu sözcük bir aşağılama olarak kullanılmazdı. Şehirde genelde ticaretle uğraşan Yahudiler’in çarşıları, Osmanlı nizamından oldukça farklı idi. Osmanlı’da aynı sokakta hep aynı emtia satılırdı. Kumaşçılar, urgancılar, bıçakçılar, kuyumcuların sokakları ayrı idi. Oysa Yahudi çarşısında birbirinden farklı şeyler satan dükkanlar tek sokakta yan yana dizilidir. Osmanlılar’a demek ki bu durum pek karışık gelirmiş, Yahudi çarşısına ‘Çıfıt Çarşısı’ deyince, zamanla yahudilere de ‘çıfıt’ adını takmışlar..

Balat’ın Çıfıt Çarşısı, birbirine Agora Meyhanesi yakınında kavuşan iki yol halinde devam eder. Birinin eski adı (bugün Lavanta Sokak) Lapçınlar Sokak’tır. Diğeri ise eskiden leblebicilerin yoğun olduğu Leblebiciler Sokak. Lapçınlar Sokağı ismini kunduracı esnaftan almıştır. Lapçın, eskiden kolayca abdest almak için giyiler yumuşak deriden yapılmış (mest de denilen) kısa konçlu bir ayakkabıdır. Özellikle yaşlılar bunu çorap niyetine, lastik ayakkabının içine giyer, bunu çıkarmadan abdest alır, camiye bununla girerdi. Lapçın ustaları genelde Yahudi’ymiş ve atölyeleri bu sokakta yer alırmış. Lapçın dışında bu sokakta terlikçiler, manifaturacılar, tuhafiyeciler ve kumaşçılar sıra sıra diziliymiş.

Leblebiciler Sokak’ında manav, balıkçı, şekerci, kasap, ciğerci, fırın ve berber bulunurmuş. Kadınlar gündüz alışveriş eder, erkeklerse iş dönüşü mutlaka çarşıya uğrar, evin kalan eksiklerini tamamlar, kimi zaman meyhaneye uğrayıp dostlarla bir tek atarlarmış. Meyhanelerden geriye bugün sadece Agora Meyhanesi kaldı.

Çarşının etrafı dört sinagogla çevrili. Balat’ta Eski Terzi Sokak’ta Ahrida Sinagoğu yer alır. Hala şabatta açılabilmesi için (mahallede yahudi kalmasa da) Sefarad cemaat cumartesileri burada toplanır.

Çarşının tam ortasında yer alan Yanbol Sinagoğu’nu Bulgaristan’ın Yanbol kasabasından gelen Yahudi cemaat kurmuş. Geçmişte Balat Çarşısı, kapalı çarşı gibi giriş ve çıkışında kapısı olan bir çarşıymış. Yanbol Sinagoğu’nun hahamı cuma akşamları Çıfıt Çarşısı’ndaki dükkanların kapanmasını ve Şabat’ın uygulanmasını sağlarmış. Kurallara uymayanlar ise, bir sokak ötedeki Çana Sinagoğu’ndaki Beth Din’de (yani dini mahkemede) yargılanır ve sinagoğun altındaki hapishaneye gönderilirmiş.

Balat’taki Selanik Sinagogu yangın geçirmiş ve bugün sadece harabe olarak dış duvarı duruyor. Kapısı kapalı.

Balat’ı yahudi cemaat çoktan terk etti. 1942’de çıkan Varlık Vergisi ile yoksullaşanlar, 1948’de İsrail’e taşınmış. Diğerleri de İstanbul’un farklı semtlerine taşındılar.

Ardlarında bıraktıkları evlerin bir kısmı son on yılda onarıldı ve burada git gide bohem bir semt oluştu. Yine de buranın gerçek sahiplerinin ardından, sanki bir hüzün çökmüş evlere.

Bazı sokaklarda cafeler açılmış. Antika dükkanları sık sık karşımıza çıkıyor. 

Tarihi Balat Merkez Şekerci’sinde mola vermeyi ihmal etmeyin. Leziz akide şekerlerinden benim favorim zencefillisi.

Her salı Balat’la Ayvansaray arasında Kastamonu Pazarı kuruluyor ve çarşı renkleniyor. Haftasonu kalabalıklarına denk gelmek istemiyorsanız, salı günü gitmenizi öneririm.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir