Azize Euphemia Kilisesi: Sultanahmet

Azize Euphemia Kilisesi fresklerine ne oldu?

Sultanahmet bölgesinde Bizans yapılarının kalıntıları bize geçmişe dair çok şey anlatır. Bugünkü İstanbul kentinin altında bir kent daha yer almaktadır. Yeryüzündeki kalıntılar, artık var olmayan yapıların kanıtıdır. Bunlardan bir tanesi Azize Euphemia Kilisesi’ne ait kalıntılardır. Fest Travel ‘Yeraltındaki İstanbul’ turumuzda, bu kilise kalıntıları duraklarımızdan birini oluşturur.

Fotoğraf: ATTEC

Khalkedon’lu (Kadıköy) Euphemia, erken Hıristiyanlar’dandır. 303 yılında düzenlenen bir pagan festivaline katılmayınca, Hıristiyan olduğu anlaşılır ve işkencelerle öldürülür. Ölümünden tam 10 yıl sonrasında, Büyük Konstantin Milano fermanını imzalayarak, Hıristiyanlığa da diğer dinler gibi serbestlik kazandırır. Ne yazık ki Euphemia, bu dönemde artık hayatta değildir. 

Erken dönem Hıristiyan şehitlerinin sayısı çoktur, ancak bunlardan pek azı günümüze dek önemini sürdürmüştür. Azize Euphemia bunların arasında ön sıralarda gelir. İşkence görerek öldürüldükten sonra da, tabutunda kemiklerine pek rahat verilmemiştir. 325 yılında toplanan İznik Konsülü’nde iki farklı görüş ortaya çıkınca ve karar almakta zorlandıklarında, Kadıköy’deki mezarı açılmış ve iki görüşün yazıldığı kağıtlar içine bırakılmıştır. Bir hafta sonra gidince görürler ki Ariusçular’ın görüşünün yazılı olduğu kağıt azizenin ayaklarında, diğeri kalbinin üzerindedir. Böylece Ariusçular afaroz edilir. 

Fotoğraf: NKFUCOM

Bununla kalmaz, 7.yüzyılda Pers akınları başladığında, Kadıköy’deki kilisenin saldırıya uğramasından korkarlar ve mezar Sultanahmet’e taşınır. 5 yüzyılda II. Theodosios’un hadım lala Antiochos için yapılmış olan sarayın bir bölümü kiliseye dönüştürülür. Bugün bu kilise kalıntıları Milli Eğitim Müdürlüğü otoparkında yeralmaktadır.

Kemikler ise pek çok badire atlattıktan sonra, bugün bulunduğu Fener Rum Patrikhanesi’ne nakledilir. Ruslar’ın hediye ettiği gümüş oymalı bir lahdin içindeki kemikler, her yıl Euphemia Yortusu’nda (16 eylül) Patrik tarafından cemaate gösterilir.

Euphemia’yı bu kadar önemli kılan nedir acaba? Aristokrat bir ailenin güzel ve iyi eğitimli bir kızıyken inancından ötürü hunharca katledilmesi mi? Yoksa, zaman zaman tabutundan aktığına inanılan kanın, pek çok hastalığa şifa olduğu inancı mı? 

Hippodrom’da gördüğü işkencelerin öyküleri ise tüyler ürperticidir. Yuvarlak bir ahşap çıkrığa bedeni sarılmış ve çıkrık döndürülmüştür. Vahşi hayvanlara parçalatılmıştır. Testereyle kesilmiştir. Ateşe atılmıştır. Bunların hepsinin birden yapılması imkansız olsa da, halk bütün bu işkencelere inanır. 

2014’te İstanbul Üniversitesi Sanat Tarihi Bölümü’nün başlattığı, İstanbul Arkeoloji Müzeleri’nin ve Vehbi Koç Vakfı’nın destekleri fresklerin restorasyon çalışmaları başladığında çok sevinmiştik. Kısa sürede kültür hazinemize kazandırılacağı söyleniyordu. Giriş, İbrahim Paşa Sarayı’nın bahçesinden olacaktı. Ancak aradan yıllar geçti hala fresklerin bulunduğu bölümün etrafı kapalı. Burada yer alan 14 freski kavuşmayı heyecanla bekliyoruz.

Fotoğraf: Ajans Üniversite/İÜ İletişim Fakültesi Haber Ajansı

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir